• Forum vBulletin altyapısından Xenforo altyapısına geçirildi, bu sebeple eski şifreleriniz ile foruma giriş yapamayacaksınız, parolamı unuttum adımından mailiniz ile şifre sıfırlayarak giriş yapabilirsiniz.

    Üyeliklerinde geçerli bir mail adresi olmadığı için sıfırlama yapamayacak kullanıcılar forum kullanıcı adlarını ve yeni şifrelerini yazarak info@maxigame.org adresine şifre sıfırlamak istediklerine dair bir mail göndersinler şifrelerini sıfırlayıp mail adreslerini güncelleyeceğiz. Şifreniz sıfırlandıktan sonra foruma giriş yapıp tekrar istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz.

Final Fantasy VIII Tanıtımı

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan IMLEGEND
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

IMLEGEND

Aileden
Aktiflik
K.Tarihi
23 Nis 2009
Mesajlar
9,353
Puanı
152
Konum
Damn Of Hell

Playstation
’ın ilk Final Fantasy oyunu olan FF7’den sonra FF8’in de aynı konsolda çıkması beklenmedik bir şey değildi. Her ne kadar bazı FF7 hayranlarını hayal kırıklığına uğratsa da seriye bambaşka bir hava kazandırdı. Size “Final Fantasy nedir?” diye sorsalar ne dersiniz? İçinde ufak boylu, şirin ve maceradan maceraya koşan karakterlerin bulunduğu, bir çok yetenek, büyü, silah içeren klasik bir RPG ve fantastik bir dünya. Şu ana kadar öyle idi; ama FF8 bu tanımı değiştiriyor. FF8’de daha önce hiç karşılaşmadığınız tarzda bir FF oyunu ile karşılaşıyorsunuz. Bunun nasıl olduğunu hala bilemeyenlerdenseniz az sonra öğreneceksiniz.

Oyunun baş karakteri, Squall Leonhart isminde askeri okulda okumakta olan genç bir öğrenci. Squall tüm hayatını, SeeD grubuna girmeye adamıştır. Seed üyeleri okulunun gururu olan başarılı öğrenciler arasından seçilmekte ve dünyayı ele geçirmeye çalışan bir büyücüyü durdurabilmek için eğitilmektedirler. Tamam hikaye size vasat gelmiş olabilir. Haklısınız. Çünkü bana da öyle geliyor. Ama şu ana kadar hangi FF oyununda baş karakter olarak bir öğrenciyi canlandırdınız? Ya da hangi karakterle kendinizi mükemmel bir okul içerisinde okumakta olan biri gibi hissettiniz? Her neyse ben hikayeye geri döneyim: Oyunda ilk görevimiz, Squall’ı bir SeeD üyesi yapabilmek. Tabii bunu başarabilmek için hikayeyi akışına göre ilerletmeniz yeterli. Yani “Yok başaramadım, SeeD olamadım. Artık bir sonraki sefere inşallah” gibisinden bir durum yok ortada. Siz oyunu oynuyorsunuz ve hikayenin bir bölümünde Squall zaten SeeD grubuna girmiş oluyor. Daha sonra Squall ve arkadaşları (diğer Seed üyeleri), büyücünün başlattığı saldırıları durdurabilmek ve onu etkisiz hale getirebilmek için büyük bir maceraya atılıyorlar. Evet hikayeyi bu kadar açıklamak yeterli. Gerisini siz oyunu oynadıkça öğreneceksiniz.

Hani ilk başta “FF8, seriyi bambaşka bir havaya büründürüyor” demiştim ya? İşte oyunun başlangıcı bu özelliğin sadece bir parçası. Yani oyun oldukça ilginç bir şekilde başlıyor. Zaten oyunu oynamayanlar ilk oynadıklarında bunu fark edecek ve dediklerimi hatırlayacaklardır. Bu oyun çıkalı 3 sene oldu ama hala yeni oynayanlar var. Hatta ben de geç başlayanlardan birisiyim. Ve oyunun karşısında 100 saatten fazla vakit geçirmiş birisiyim. Yani bazen sabahlara kadar bile oynadığımı hatırlıyorum. Tabii oyunun sıkıcı bölümleri de var her oyunda olduğu gibi.. Her neyse diğer özelliklerine geçiyorum oyunun.

FF8’deki bir başka yenilik, hatta bir ilk, karakterler normal insan boyutlarında ve PSX’in o zamanlardaki grafik yetenekleri sayesinde bundan önceki hiçbir FF oyununda olmadığı kadar gerçekçiler. Tamam FF7’de de karakterler savaşlar içerisinde normale yakın boyutlarda savaşıyorlardı ama bunun haricinde yine ufak, bücür boylu ve koca kafalı olarak dolaşıyorlardı ortalıkta. Ayrıca karakterlerde anime stili hemen göze çarpıyordu. FF8’de ise karakterler ve ortam oldukça gerçekçi bir hale getirilmiş. FF8’in sunduğu en büyük yeniliklerden birisi bu olsa gerek. Gerçekçi karakterler ve bunlara uygun olarak hazırlanmış mükemmel ortamlar.. Dikkatinizi çektiyse eski FF oyunlarında karakterleri sürekli kuşbakışı gözüken ortamlarda oynatırdık. Ama artık gelişen grafikler sayesinde oyun bu durumdan kurtuluyor. Arka alanlar bundan bir önceki oyun olan FF7’deki gibi önceden hazırlanmış 2D resimlerden oluşuyor. Fakat FF8’deki gelişim oldukça fazla. Zaten detayına girmeye gerek duymuyorum çünkü bu sitede veya diğer internet sitelerinde oyunun grafikleri hakkında fikir sahibi olabileceğiniz pek çok ekran görüntüsü mevcut. Merak ettiyseniz bakıverin bir zahmet. FF8, içinde ileri teknoloji ve bilim kurguyu barındıran bir oyun olduğundan grafikler de bunlara göre ayarlanmış. Fantezi öğeleri ise diğer FF oyunlarına nazaran daha az tutulmuş. Tabii yine oyunun içinde büyüler, ejderhalar, çeşitli canavarlar görüyorsunuz ama bilimkurgu öğeleri daha ağır basıyor. Ayrıca oyun aralarına eklenmiş mükemmel C.G videolar var ki bunları izlerken başınız dönecek. PSX’te olsun PC’de olsun bu kadar kaliteli FMV’ler bulmanız çok zor (FFX diye bir şey yoook)! Hatta ve hatta PSX’te bu kadar kaliteli grafikler sunan bir başka oyun da göremezsiniz. Savaşlarda ortam 2D’den 3. boyuta geçiyor. Ve oyunda pek çok mekan olduğu için bu yerleri savaşlara girdiğinizde 3D olarak görebiliyorsunuz. Hatta savaşlar başlamadan önce savaşacağınız ortam 3D olarak size 3D kamera yardımıyla tanıtılıyor. Bir çeşit intro gibi. Ve savaşlar mükemmel büyü efektleri eşliğinde geçiyor. Oyunun grafikleri üzerinde bu kadar durduğumuz yeter. Zaten benden tam puan alacağı kesin grafiklerin.

Azıcık da kontrollere değinecek olursam (az mı çok mu görürsünüz birazdan), FF8 buna da pek çok yenilik getiriyor. Dünya haritasında veya kapalı ortamlarda karakterlerinizi rahatlıkla kontrol edebiliyorsunuz. Bunda bir farklılık yok. Ama savaşlara ve menülere değinecek olursak oldukça detaylı ve bir o kadar da karmaşık bir sistem sizi bekliyor. Hatta bunu size açıklarken beni bile uğraştıracaklar burada tekrardan (kolaya kaçmakta üstüme yoktur da). Savaşlardaki komut sistemi aynı eski oyunlara benziyor. A.T.B barınız dolduğunda karakterlerinize komutlar verebiliyorsunuz. Fakat savaşlarda daha çok detay göze çarpıyor. Ama asıl olay “Junction” denen devasa sistemde yatıyor. Bu sistem, karakterlerinizin savaş içinde yapabilecekleri yetenekleri ayarlamanızı sağlıyor. Örneğin karakterlerinize büyü yapma (magic) yada eşya kullanma (item) gibi yetenekleri (FF8’de bunlar da artık birer yetenek. Öyle önünüze gelen yapamaz.) ekleyebiliyorsunuz. Bunların dışında bir de yepyeni bir özellik, “DRAW”, yani Türkçe’siyle çekme özelliği bulunuyor. Oyunda MP gibi bir kavram artık bulunmadığından büyülerinizi elinizde kaç tane varsa o kadar kullanabiliyorsunuz. Ve büyülerinizi “DRAW” özelliği sayesinde karşınızdaki canavarlardan çekiyorsunuz. Mesela karşınıza klasik bir FF canavarı yani “Bomb” geldi. Junction sisteminden kendinize ayarladığınız draw yeteneği ile ondaki büyüleri görebilir, bunları hemen ona karşı beleş kullanabilir veya büyüleri daha sonra kullanmak üzere stoklayabilirsiniz. Daha sonra da “magic” komutuyla büyüleri istediğiniz herhangi bir savaşta kullanabilirsiniz. Tabii her canavarda tüm büyüler yok. Mesela Bomb’ta olsa olsa Fire vardır. Ve ondan sadece bu büyüyü çekebilirsiniz. Fakat oyunda ilerledikçe bünyelerinde değişik büyüler barındıran pek çok canavarla karşılaşacaksınız. Büyüleri elde etmenin yolu da onlardan geçiyor. Örneğin bir defada 8 tane “fire” büyüsü stocklarsanız 8 tane “fire” büyüsü kullanma hakkınız oluyor. Ve bu hakkınızı 100’e kadar çıkarabilirsiniz. Oyunda, iyileştirme, saldırma, zaman ve uzay gibi pek çok büyü çeşidi bulunuyor. Ve karakterleriniz ellerine geçirdikleri her büyüyü kullanabiliyor. Tabii büyüleri sadece eski bildik amaçlarla kullanmıyoruz. Yine junction sistemi sayesinde, ileride açılacak olan yeteneklerinizi büyüler yardımıyla geliştirebiliyorsunuz. Mesela bir bölümde ateş elementine sahip bir canavarla savaşıyorsunuz. Ve çok zorluyor sizi (diyelim ki). Hemen, açılmış olan element-defans özelliğinize (yetenekler nasıl kazandığınızı açıklayacağım ileride. Oraya gelene kadar ohooo) fire büyüsü ve element-attack özelliğinize blizzard (tabii bu büyüleri gelişmiş şekillerini de bulabileceksiniz ileride. Ben sadece örnek veriyorum) büyüsünü ekliyorsunuz. Ve artık ataklarınız o ateş elementine sahip canavarda daha etkili oluyor. Ayrıca o canavarın size yaptığı ateş-elemental saldırılarına karşı defansınız güçlü olduğundan size yapılan ateş saldırıları sizi artık daha az etkiliyor. Bu özellik de oyunumuzu oldukça stratejik yapıyor. Unutmadan, sadece ataklarınızı ve defansınızı değil pek çok özelliğinizi güçlendirebiliyorsunuz. Oyunda zırh, silah gibi (equip) eşyalar satın alamadığınız için bu olay bu şekilde bir sisteme değiştirilmiş. Yeni silahlar satın alamıyorsunuz belki ama elinizdeki silahları bulunduğunuz nesneler yardımıyla geliştirebiliyorsunuz.

Şimdi sıra geldi yeteneklerden bahsetmeye. Oyundaki yetenekleri “Guardian Force (GF)” isimli yaratıklar sayesinde kazanıyorsunuz. GF’lere her savaş sonrasında kazanılan “AP (Ability Point)”ler sayesinde istediğiniz yeteneği öğretebilir ve bunları karakterlerinize ekleyebilirsiniz. Oyundaki karakterleri onlara herhangi bir GF koymadığınız zaman “Attack”tan başka bir komutu yapamıyorlar. Bu yüzden ne kadar çok GF alırsanız karakterlerinizi de o kadar çok geliştirirsiniz. Bunun dışında her karakterin GF’lerden bağımsız olarak “Attack” ile birlikte bir de “Limit Break” özelliği var. Hatırlarsanız FF7’de karakterleriniz hasar aldıkça Limit Break barları dolardı ve buna göre Limitinizi kullanabiliyordunuz. FF8’de ise durum biraz daha farklı. Enerjisi azalan ve oldukça zayıflayan karakterlere istediğiniz kadar Limit Break yaptırabiliyorsunuz. Ayrıca unutmadan oyundaki GF (Summon) animasyonları yine gözlerimizi kamaştırıyor. Ekstra mini oyunları da sizi bekliyor (Kart oyunu ve Chocobo yakalama gibi).

Oyunun seslerine değinecek olursak: Yine eski oyunlardaki gibi seslendirme bulunmuyor. Fakat ses efektleri varlığını sürdürüyor elbette. Ve müzikler, yine Nobuo Uematsu tarafından bestelenmiş mükemmel parçalardan oluşuyor. Son olarak bir şeyler daha söyleyecek olursak: FF8 serisi içinde bir devrim yapmış da diyebiliriz.
 
Geri
Üst