Bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Parga’da dünyaya gelmiş olanİbrahim Paşa, çocuk yaşta köle olarak alınır ve Manisa’ya getirilir. Kanuni ile tanışmaları da onun Manisa’daki valiliği sırasında olmuştur. Yakın bir dostluk kurar Süleyman, Pargalı İbrahim ile.
Devşirme yöntemi ile Osmanlı’ya kazandırılan İbrahim, her devşirmeye nasip olmayacak şekilde Sultan’ın yakın dostluğunu kazanacak ve tarihte “Makbul”sıfatı ile anılacaktır. “Makbul” çünkü bir köle olarak tanıştırılmış olmasına rağmen Sultan’ın gönlüne yerleşmiş; sırdaşı, dostu olur ve hızlı bir yükseliş ile “bürokrasi”nin en tepesine kadar çıkmıştır.Zeki bir insandır Pargalı. Anadili Yunancayı konuştuğu kadar Türkçe, Farsça ve İtalyanca’yı da çok iyi bir şekilde konuşmaktadır. Askeri tarafı da ağır basan üstün özelliklerinden, Kanuni de farkındadır ve padişah olur olmaz İbrahim’i Doğancıbaşı (Av ekibinin lideri) yapmıştır. Kısa bir süre sonra da Has Odabaşı.Eşine az rastlanır bir şekilde hızlı yükselişi dramatik bir şekilde sonlanacak olan İbrahim Paşa, devlette görev aldığı ilk yıllarda alçakgönüllü bir kişilik göstermektedir. Sultan’ın ona önermiş olduğu görevleri sakin bir hayatı kaybedecek olmasını bahane göstererek reddecek fakat Sultan yine de ikna edip dilediği görevi verecektir. Her yükseliş, İbrahim Paşa’dan önce alçakgönüllü kişiliğini ve nihayetinde de kaybetmekten korktuğu sakin hayatını bütünüyle alacaktır.Kanuni’nin üçüncü padişahlık yılında Pargalı İbrahim, Sadrazam sıfatıyla hükümetin ve yönetimin başına gelmiştir. O artık “eşitler arasında birinci”dir ve Sultan, Pargalı’ya sonsuz bir güven ile yetki vermektedir. Aynı zamanda bu güven Kanuni’nin kardeşi Hatice Sultan’ı Pargalı’ya eş yapmıştır.Mohaç Zaferi İbrahim Paşa’nın gücüne güç katacak fakat diğer taraftan da imparatorlukta en göze batan adam olmaya başlayacaktır. Budin’in ele geçirilmesi sonrası İstanbul’a dönüşte Pargalı, antik Üç Güzeller heykelini de beraberinde getirmiş ve At Meydanı’na (bugün Sultanahmet Meydanı) diktirmiştir. Bu olay üzerine “göze batan adam” için Şair Figani “Dünya iki İbrahim tanıdı; biri putları yıktı, diğeri yeniden dikti” hicvi ile son şiirini yazmıştır.İmparatorluktaki diğer vezirler kadar Hürrem Sultan için de Pargalı bir rakiptir.Onun varlığı padişahı bütünüyle sahiplenmesini engellemektedir. Üstelik Pargalı’nın, iktidar mücadelesinde Mah-i Devran’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın yanında yer alması, Hürrem Sultan’ın ona olan düşmanlığını artırmaya muhakkak ki yetecektir. Zaten düşmanı bol olan Pargalı için kötü niyetli düşünceleri Sultan’ın zihnine yerleştirmeye çalışmak Hürrem için çok da zor olmasa gerektir.Fakat Kanuni için sırdaşı, dostu, sevdiği insanı silmek; ne ortalıkta dolaşan dedikodular ile ne de Hürrem Sultan’ın telkinleri ile mümkün olacaktır.
Her yeni mevki ve Sultan tarafında duyulan sonsuz güven, İbrahim Paşanın alçakgönüllü kişiliğini kaybetmesine ve zaman zaman kendisini Sultan’ın dahi üzerinde hissettirecek bir kibirle davranmasına sebep olmaktadır. Zamanın Avusturya Arşidük’ü Ferdinand’ın elçilerine söylediği “Efendimin en ufak bir iradesi dahi olmaksızın, dilediğime ülkeler de bağışlayabilirim. Hatta o, benim uygun görmeyeceğim bir emir verir ise bu emir yerine bile getirilmez. Benim irademle olur herşey, onunkiyle değil” cümleleri kibrinin hangi boyutlara ulaştığının da göstergesidir.İran seferi sırasında Paşa, “Serasker Sultan” sıfatını kullanacağını duyurmuş ve imparatorluğun tek Sultan’ı bu durumdan rahatsız olmuştur. Rahatsızlığı, İbrahim Paşa’nın telkini ile astırdığı Defterdar İskender Çelebi’yi ölümünden sonra rüyasında Sultan’ı suçlarken gördüğünde daha da artmıştır.Dost artık ortadan kaldırılması gereken bir düşmana dönüşmüştür. Onüç yıllık iktidar, Topkapı Sarayı’nda Sultan’ın odasının bitişiğindeki bir odada son bulacaktır.Tarih, Pargalı İbrahim Paşa’yı “Makbul” olduğu kadar “Maktül” olarak da anmaya başlamıştır. Sultan’ın son dostu, bugün mezarı belli olmayan bir yerde sonsuzluğu beklemektedir. Sultan için onun yerini hiçbir sırdaş ve dost alamayacaktır.En yakınındaki Hürrem bile.
Kaynaklar :
Devşirme yöntemi ile Osmanlı’ya kazandırılan İbrahim, her devşirmeye nasip olmayacak şekilde Sultan’ın yakın dostluğunu kazanacak ve tarihte “Makbul”sıfatı ile anılacaktır. “Makbul” çünkü bir köle olarak tanıştırılmış olmasına rağmen Sultan’ın gönlüne yerleşmiş; sırdaşı, dostu olur ve hızlı bir yükseliş ile “bürokrasi”nin en tepesine kadar çıkmıştır.Zeki bir insandır Pargalı. Anadili Yunancayı konuştuğu kadar Türkçe, Farsça ve İtalyanca’yı da çok iyi bir şekilde konuşmaktadır. Askeri tarafı da ağır basan üstün özelliklerinden, Kanuni de farkındadır ve padişah olur olmaz İbrahim’i Doğancıbaşı (Av ekibinin lideri) yapmıştır. Kısa bir süre sonra da Has Odabaşı.Eşine az rastlanır bir şekilde hızlı yükselişi dramatik bir şekilde sonlanacak olan İbrahim Paşa, devlette görev aldığı ilk yıllarda alçakgönüllü bir kişilik göstermektedir. Sultan’ın ona önermiş olduğu görevleri sakin bir hayatı kaybedecek olmasını bahane göstererek reddecek fakat Sultan yine de ikna edip dilediği görevi verecektir. Her yükseliş, İbrahim Paşa’dan önce alçakgönüllü kişiliğini ve nihayetinde de kaybetmekten korktuğu sakin hayatını bütünüyle alacaktır.Kanuni’nin üçüncü padişahlık yılında Pargalı İbrahim, Sadrazam sıfatıyla hükümetin ve yönetimin başına gelmiştir. O artık “eşitler arasında birinci”dir ve Sultan, Pargalı’ya sonsuz bir güven ile yetki vermektedir. Aynı zamanda bu güven Kanuni’nin kardeşi Hatice Sultan’ı Pargalı’ya eş yapmıştır.Mohaç Zaferi İbrahim Paşa’nın gücüne güç katacak fakat diğer taraftan da imparatorlukta en göze batan adam olmaya başlayacaktır. Budin’in ele geçirilmesi sonrası İstanbul’a dönüşte Pargalı, antik Üç Güzeller heykelini de beraberinde getirmiş ve At Meydanı’na (bugün Sultanahmet Meydanı) diktirmiştir. Bu olay üzerine “göze batan adam” için Şair Figani “Dünya iki İbrahim tanıdı; biri putları yıktı, diğeri yeniden dikti” hicvi ile son şiirini yazmıştır.İmparatorluktaki diğer vezirler kadar Hürrem Sultan için de Pargalı bir rakiptir.Onun varlığı padişahı bütünüyle sahiplenmesini engellemektedir. Üstelik Pargalı’nın, iktidar mücadelesinde Mah-i Devran’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın yanında yer alması, Hürrem Sultan’ın ona olan düşmanlığını artırmaya muhakkak ki yetecektir. Zaten düşmanı bol olan Pargalı için kötü niyetli düşünceleri Sultan’ın zihnine yerleştirmeye çalışmak Hürrem için çok da zor olmasa gerektir.Fakat Kanuni için sırdaşı, dostu, sevdiği insanı silmek; ne ortalıkta dolaşan dedikodular ile ne de Hürrem Sultan’ın telkinleri ile mümkün olacaktır.
Her yeni mevki ve Sultan tarafında duyulan sonsuz güven, İbrahim Paşanın alçakgönüllü kişiliğini kaybetmesine ve zaman zaman kendisini Sultan’ın dahi üzerinde hissettirecek bir kibirle davranmasına sebep olmaktadır. Zamanın Avusturya Arşidük’ü Ferdinand’ın elçilerine söylediği “Efendimin en ufak bir iradesi dahi olmaksızın, dilediğime ülkeler de bağışlayabilirim. Hatta o, benim uygun görmeyeceğim bir emir verir ise bu emir yerine bile getirilmez. Benim irademle olur herşey, onunkiyle değil” cümleleri kibrinin hangi boyutlara ulaştığının da göstergesidir.İran seferi sırasında Paşa, “Serasker Sultan” sıfatını kullanacağını duyurmuş ve imparatorluğun tek Sultan’ı bu durumdan rahatsız olmuştur. Rahatsızlığı, İbrahim Paşa’nın telkini ile astırdığı Defterdar İskender Çelebi’yi ölümünden sonra rüyasında Sultan’ı suçlarken gördüğünde daha da artmıştır.Dost artık ortadan kaldırılması gereken bir düşmana dönüşmüştür. Onüç yıllık iktidar, Topkapı Sarayı’nda Sultan’ın odasının bitişiğindeki bir odada son bulacaktır.Tarih, Pargalı İbrahim Paşa’yı “Makbul” olduğu kadar “Maktül” olarak da anmaya başlamıştır. Sultan’ın son dostu, bugün mezarı belli olmayan bir yerde sonsuzluğu beklemektedir. Sultan için onun yerini hiçbir sırdaş ve dost alamayacaktır.En yakınındaki Hürrem bile.
Kaynaklar :
- Muhteşem Süleyman – Andrè Clot – Milliyet Yayınları
- Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek – İlber Ortaylı – Timaş Yayınları