Londra'da 1. Günüm
Herkese merhabalar arkadaşlar. Bugün sizlere Londra'ya geldiğim ilk gün olan bu günü anlatmak istiyorum. Gördüklerimi, hissettiklerimi sizler ile paylaşmak istiyorum. Zaman ayırıp okumak isteyenler elbet olur.
Öncelikle belirtmek istiyorum ki, yurt dışı ülkelerine çıkmak internet üzerindeki forumlarda, bloglarda hep zor bir şekilde anlatılmış ve bilmeyenlere de zor olarak aşılanmış bir şeymiş. Bunu buraya gelene kadar bende bu şekilde zannediyordum. Fakat öyle değilmiş. İzmir Adnan Menderes Havaalanında kontrollerden, işlemlerden geçip uçağa bineceğim ana kadar hep beni zorlayacaklarını düşünüyordum. Fakat öyle olmadı. İşlemlerimi rahat bir şekilde tamamladım ve uçağa binip Londra'ya geldim. Havadaki basınç farklarından dolayı sol kulağım şuan komple tıkandı, hem ağrıyor hem de rahat duyamıyorum. Ama kısa sürede geçer diye düşünüyorum. Her neyse, birazcık zorlandığım yer de Londra havaalanına indikten sonra pasaport kontrolünde görevlinin sorduğu klasik soru olan "ne için geldin, ne kadar kalacaksın?" gibi sorular oldu. Cevaplamakta biraz zordu çünkü aksanı çok karışıktı. Daha sonra valizlerimi aldım ve çıkış kapısının yolunu tuttum.
Çıkış kapısına geldiğim ilk andan itibaren soğuk havayı kemiklerime kadar hissettim. İzmir'de kısa kollu t-shirt ile rahatça dolaşabiliyorken burada kalın kazak, üzerine ceket veya mont ile dolaşmanın dışında bir alternatif yok. Soğuk havası çok keskin ve donuk. Trafik bizdeki gibi sağdan akmak yerine soldan akıyor ve arabaların direksiyonları da sağ tarafta. Ayrıca, şoförlerin hiç biri hız yapmıyor ve herkes belli bir hız ile gidiyor. (Otobanlarda en fazla 80km/s hız yapanı gördüm)
Daha sonra, Londra'nın insanlarını incelemeye başladım. Öncelik olarak söylemek istiyorum ki buranın insanları birbirlerine dönüp bakmıyorlar bile. Es kaza bir şey olduğunda da özür dileye dileye bir hal oluyorlar ve sürekli teşekkür ediyorlar. Esnafları da güler yüzlü davranıyor. Bu yönünü gerçekten sevdim. Burada sigara ve alkol kullanan insanlara da kötü gözle bakıyorlar, küçümsüyorlar. (Bizim tinerci ve balicilere baktığımız gözü düşünebilirsiniz)
Londra'nın sokakları ve caddeleri kalabalık değil, ıssız denebilecek kadar da az. Sokakta tek tük insan gördüm ve her biri farklı ülkelerden, ırklardan insanlardı. Burada bir çok farklı kesimden insan yaşıyor. Ayrıca, beyaz insanlardan ziyade de zenci insanları daha çok gördüm bugün nedense. Bu yüzden bu şehirde zencilerin beyazlardan daha çok olduğu düşüncesine vardım ilk günde. Tabi bunu gelecek günlerde daha net bir şekilde görüp anlayacağım. Sonrasında ise kalacağım eve geldim ve uyudum. Eğer deneyimlerimi ve gördüğüm şeyleri paylaşmamı isterseniz bu konuyu sürekli güncellerim. Hatta bunun için anket oluşturuyorum. Anketi oylarsanız sevinirim, herkese iyi forumlar diliyorum.
Londra'da 2. Günüm
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün sizlere Londra'da geçirdiğim 2. günümü anlatarak devam etmek istiyorum. Bu sefer, belli yerlerin resimlerini de çektim ve sizlerle paylaşacağım. (Resimleri Spoiler içine aldım)
Londra'da 2. Günüm
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün sizlere Londra'da geçirdiğim 2. günümü anlatarak devam etmek istiyorum. Bu sefer, belli yerlerin resimlerini de çektim ve sizlerle paylaşacağım. (Resimleri Spoiler içine aldım)
Öncelikle sabah 08:00'de uyandığımda gözümü açar açmaz ortamın karanlık olduğunu fark ettim. Hemen bahçeye bakan tarafa geçtim ve kapıdan dışarı baktım. Gördüğüm manzara havanın yağmurlu ve oldukça bulutlu olduğuydu.
Daha sonra, hazırlandım ve çalışacağım yere gitmek üzere yola koyuldum. Çalışacağım yere ilk defa gidiyordum. Kaldığım yer ve çalışacağım yer arasında aşağı yukarı 30-40DK lık bir mesafe var. Çalıştığım yer de Tottenham'da.
Tottenham'ın insanlarını burada pek sevmiyorlar ve onlardan çekiniyorlar. Çünkü buranın %90 gibi kesimlerini başı boş zenciler, terörist tarzında takılan insanlar oluşturuyormuş. Zaten sokakta bağıra bağıra konuşanları ve hiç bir şeyi sallamayan zencileri gördüğüm zaman bunun doğru olduğu kanaatine vardım. Araba ile yola çıktığım için inip detaylı çekim yapma fırsatım olmadı fakat arabanın içinden belli bir yeri çekmek aklıma geldi. Burada evler hep Spoiler içinde verdiğim şekildeki gibi. Tabi aralarda apartman daireleri de var fakat oldukça az. Haaa bu arada, bizim ülkemizdeki gibi apartman dairelerine ev, yani House demiyorlar. Burada villa tipi evlere House diyorlar. Apartman dairelerine ise Flat diyorlar ve apartman dairelerinde oturan insanlar burada fakir olarak sayılıyor. Üstelik burada devletin bir sürü apartman dairesi var ve ihtiyaç sahiplerine tamamen bedava veriyorlar. Tabi burada yaşayan Türk insanlar da bunu fırsat bilerek durumlarını yoksul gibi gösteriyorlar ve buralarda yaşıyorlarmış. (Öğrenciler, eşinden ayrılmış kişiler, engelliler, kızlar ve sabit geliri olmayanlar)
Tottenham'ın insanlarını burada pek sevmiyorlar ve onlardan çekiniyorlar. Çünkü buranın %90 gibi kesimlerini başı boş zenciler, terörist tarzında takılan insanlar oluşturuyormuş. Zaten sokakta bağıra bağıra konuşanları ve hiç bir şeyi sallamayan zencileri gördüğüm zaman bunun doğru olduğu kanaatine vardım. Araba ile yola çıktığım için inip detaylı çekim yapma fırsatım olmadı fakat arabanın içinden belli bir yeri çekmek aklıma geldi. Burada evler hep Spoiler içinde verdiğim şekildeki gibi. Tabi aralarda apartman daireleri de var fakat oldukça az. Haaa bu arada, bizim ülkemizdeki gibi apartman dairelerine ev, yani House demiyorlar. Burada villa tipi evlere House diyorlar. Apartman dairelerine ise Flat diyorlar ve apartman dairelerinde oturan insanlar burada fakir olarak sayılıyor. Üstelik burada devletin bir sürü apartman dairesi var ve ihtiyaç sahiplerine tamamen bedava veriyorlar. Tabi burada yaşayan Türk insanlar da bunu fırsat bilerek durumlarını yoksul gibi gösteriyorlar ve buralarda yaşıyorlarmış. (Öğrenciler, eşinden ayrılmış kişiler, engelliler, kızlar ve sabit geliri olmayanlar)
Daha sonra, Londra Luton Havaalanında bir işim çıktığı için oraya gitmek zorunda kaldım. Arabadan iner inmez uzaktan bir fotoğraf çektim ve içeri girerek işlerimi hallettim. Tam kapıdan çıkacağım sırada polisler ile karşılaştım. Ellerinde silahlar, hepsi ayıboğan gibi adamlardı. Hemen telefonumu çıkarttım ve gizlice fotoğraflarını çektim. Gizlice diyorum çünkü herifler korkutucu, silahla vurulup kestaneyi falan çizdiririz aman diyelim
Buranın trafik polisi, narkotik polisi, terörle mücadele vs. gibi şubeleri yok. 2 çeşit polis var burada ve her şeye yetkileri var. Devriye gezen bir polis sizi göz altına da alabilir, trafik cezası da kesebilir. 1. çeşitten olan polisler günlük devriyeler, küçük olaylar gibi şeylere bakıyorlar. 2. çeşit olan polisler ise daha ağır şeylere bakıyor. Güvenlik, hırsızlık, silahlı saldırılar, uyuşturucu ticareti vs. vs. Bu arada, burada insanlara her zaman soru ile yaklaşıyor polisler. Mesela trafikte çevirdiği zaman "Ehliyet, ruhsat lütfen" demek yerine "Ehliyetinizi ve ruhsatınızı görebilir miyim?" diye soruyorlar. Göstermek istemezseniz göstermiyorsunuz. Ayrıca, ehliyet taşımakta zorunlu değil. Kimlik bilgilerinizden var olup olmadığına bakıyorlar ve kimliksiz dolaştığınız zamanda bir sorun olmuyor.
Ayrıca, burada çöp atma sistemi de tamamen farklı. 3 farklı çöp kutusu var herkesin kapısının önünde. Bunlardan birine sadece karton, eşya kutusu gibi şeyler atılıyor. Bir tanesine normal gündelik çöpler atılıyor. Bir tanesine ise pil gibi şeyler atılıyor. Her birini toplamaya ayrı ayrı çöp kamyonları geliyor ve çöpleri karıştırmak kesinlikle yasak.
Buranın trafik polisi, narkotik polisi, terörle mücadele vs. gibi şubeleri yok. 2 çeşit polis var burada ve her şeye yetkileri var. Devriye gezen bir polis sizi göz altına da alabilir, trafik cezası da kesebilir. 1. çeşitten olan polisler günlük devriyeler, küçük olaylar gibi şeylere bakıyorlar. 2. çeşit olan polisler ise daha ağır şeylere bakıyor. Güvenlik, hırsızlık, silahlı saldırılar, uyuşturucu ticareti vs. vs. Bu arada, burada insanlara her zaman soru ile yaklaşıyor polisler. Mesela trafikte çevirdiği zaman "Ehliyet, ruhsat lütfen" demek yerine "Ehliyetinizi ve ruhsatınızı görebilir miyim?" diye soruyorlar. Göstermek istemezseniz göstermiyorsunuz. Ayrıca, ehliyet taşımakta zorunlu değil. Kimlik bilgilerinizden var olup olmadığına bakıyorlar ve kimliksiz dolaştığınız zamanda bir sorun olmuyor.
Ayrıca, burada çöp atma sistemi de tamamen farklı. 3 farklı çöp kutusu var herkesin kapısının önünde. Bunlardan birine sadece karton, eşya kutusu gibi şeyler atılıyor. Bir tanesine normal gündelik çöpler atılıyor. Bir tanesine ise pil gibi şeyler atılıyor. Her birini toplamaya ayrı ayrı çöp kamyonları geliyor ve çöpleri karıştırmak kesinlikle yasak.
Daha sonra, çalıştığım yer olan dükkana gittim ve hemen laptopumu çıkartarak belli başlı işleri öğrenmeye çalıştım. Fakat günüm oldukça boş geçti. İş yerimde de sadece tek bir kare çekebilme fırsatım oldu. Onu da aşağıda paylaşmak istiyorum.
Daha sonrasında ise işten eve giderken şarjım bittiği için maalesef ki fazla resim çekemedim. Fakat yarın, yani 3. günümde bol resimler ile anlatıma, gördüklerime devam edeceğim. Beni takipte kalın.
Son düzenleme: